Lidya'dan Bitcoin'e Paranın Tarihi - 1
Şimdi sizi çok gerilere götüreceğim. Selçuklular Anadolu'ya girmeden, girerken yendiği Bizans kurulmadan, Bizans'ın peygamberi İsa doğmadan önce 6. yüzyıl. Gediz nehri daha güçlü ve berrak akıyor, kıyısında Sardis'i görüyoruz. Zengin Lidya'nın heybetli başkenti. O Lidya ki ne Hindistan'dan Anadolu'ya kadar uzanan Farslar, ne Nil'den Anadolu'ya uzanan Asurlar diz çöktürebilmiş. Ve tekrar o görkemli Gediz nehri, üstünde bir adam.
Tasını suya sokuyor ve çıkarıyor. Bereketli Gediz'den ekmek parasını istiyor. Tasını kumla doldurdu ve tekrar soktu. Tasını çıkarırken birden ağırlaştığını fark etti. Taş doldurdum yanlışlıkla, diyerek tası tekrar dökecekti kiii..eli kadar bir altın!
Bir çarşı, her tarafta başka memleketlerden gelme ürünler, satıcılar, yoldan geçen at arabaları, katırlar. Cebinden büyük sarı taşı çıkardı ve satıcıya verdi. Satıcı büyük bir şaşkınlıkla bu taşı kavradı eliyle yokladı, dişine götürdü. Ah!!! Dişini kırıyordu az kalsın. Sert bir taştı bu ancak karşılığında ne verseydi. Ne istersin, diye sordu satıcı. Bilmem ne verirsin? Patates verebilirim ama çok mu değersiz olur? (O zamanlar altın bu kadar değerli ve bilinir değildi.) Ya da tavuk mu vermeli? Bunun değeri ne olur? Bir süre konuştuktan sonra krala gitmeye karar verdiler.
Kralın karşısında dikiliyorlardı. Derdiniz nedir? dedi kral. Kralım bu taş dediler ve gösterdiler. Bu bir altın, dedi kral, büyük bir altın. En son Asur kralının boynunda görmüştü bu sarı ışıltıyı.. Bu altın denilen neye bedel büyük bir tavuğa mı, küçük bir patatese mi, diye sordu pazarcı.
Lidya kralı duraksadı, Bedel mi dedin?
Evet, dedi kralı sinirlendirdiğinden endişelenerek.
O sırada Kral içinden düşünüyordu, Bedel? Bu altın bir şeye değil, her şeye bedel olsa? Gediz'den her gün çıkan bu taş. Vergimi halkımdan inek koyun değil de altınla toplasam, bu altınlarla ordular toplasam? Peki, bunu sürekli tartacak mıyız? Hayır saçma olur, ne yapmalı? Ne yapmalı? Aha, bilezikler. Yuvarlak, yuvarlak bilezikler....
Toprağında bol olan altınla, ilk parayı basan Kral Karun(Krenoz) ondan sonra halkına bunları inek, koyun ve çeşitli ürün karşılığı dağıttı. Oysa altın ne karın doyurur ne de iyi bir silah olurdu. Saray ambarı hayvanlarla, meyvelerle sebzelerle dolmuştu. Şimdiki "Karun kadar zengin olmak" bu olaydan gelmekte. Komşu krallar hayran kalmıştı. Kısa sürede Lidya parası Nil'den Hindistan'a dolaşır olmuştu. Lidya halkı da kralları gibi bu taşla kolayca ticaret yapmış, ilk kullananları olarak kazançlarına kazanç katmıştı. Bu zengin krallığa kısa sürede komşusu Persler göz dikti. Lidya Pers Krallığının olmalı diyordu kıskanan Pers kralı. Ordularını toplamış sefere çıkacaktı. Ateşin dumanını yanmadan gören Lidya Kralı biraz daha altın kazdı. Artık bu altınla yemek değil, zırh değil insan alacaktı!